8 Mart 2009 Pazar

ANTALYA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE TİYATROSU – KEMER BELEDİYE TİYATROSU ORTAK YAPIMI : KÖŞE KAPMACA


(Yazan: Hidayet Sayın , Yönetmen: Abdullah Sürekli )



Hidayet Sayın (1929-Aydın)

1965-1966 tiyatro sezonunda Kent Oyuncuları tarafından sahneye konulan ‘Pembe Kadın’ oyunu, Atıf Yılmaz tarafından da sinemaya uyarlanmıştır (1966).Eserleri: Topuzlu (1963), Pembe Kadın (1965), Kördüğüm (1965), Küçük Devler (1967), Topuzlu / Uzak Dünyalar (1971), Yabancılar (1975), Köşe Kapmaca (1975), Uzun Bir Hecedir Aşk…

Tiyatro ilgisi öğrencilik yıllarında başlayan Hidayet Sayın; daha çok köy sorunları, toplumsal değişim, gelenekle yanlış modernleşme arasındaki uyuşmazlık, eğitimsizlik gibi konuları yalın bir dille kaleme almıştır.

Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Abdullah Sürekli’ye göre oyun : ‘ Halkımızın saf ve temiz duygularından faydalananların çıkar çatışmalarını komik bir dille anlatan bir köy oyunu. Hala günümüzde de geçerli olan ve hemen her yerde karşımıza çıkabilen bu insanlar ve bunlardan medet umanları anlatırken toplumumuza ayna tutuyor.’

Oyun, Lokman (Selim Türkışık – Kemer Belediye Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni) ve Iraz (Ebru Z. Sırkıntı) arasında yaşanan bir ‘köşe kapmaca’yı anlatıyor. Lokman, dini bahane ederek insanları kandıran, dini kitapların yol gösterici olduğunu savunan, otlardan yaptığı ilaçlarla insanların medet umduğu ancak bunun karşılığında maddi anlamda sömüren bir yapıya sahiptir. Iraz’ın köyde tek ebe olmasına sinirlenip, muhtarı (Cengiz Kaya) da kandırıp köye ebe getirtir. Iraz da Lokman ile büyük bir yarış içerisindedir çünkü Lokman’ın insanları nasıl kandırdığını görmektedir. O da hazırladığı otlarla insanların dertlerine çare bulmaktadır ama karşılığında hiçbir şey talep etmemektedir. Iraz da köye doktor getirtir.
Derken bir gün, köyün en güzel kızı Dürdane’nin (Güneş Akın) kocası bir hastalığa yakalanır ve ölür. Iraz Dürdane’yi oğlu Veli’ye (Dinçer F.Genç) almak ister. Veli ise hastalık derecesinde saftır. Sadece Veli değil; köyde Onbaşı diye hitap edilen külhanbeyi görünümlü Sami (Abdullah Sürekli) ve belki de 80 yaşını bulmuş Lokman da Dürdane’ye taliptir.
Dürdane’nin babası Omar da (Faruk Çelik) saftır, Lokman’a inanır (Çünkü Omar fakirdir, Lokman’n vaatlerine kanar) ve kızını verme sözü verir. Üstelik Lokman, yardımcısı Hafize’ye de Dürdane’yi ona getirirse yüklüce bir para vereceğini söyler. Ancak Iraz bir oyun oynar ve Lokman’ın kötü bir insan olduğu ortaya çıkar.
Sonunda ne mi olur?
Dürdane ölen kocasının kardeşi Nuri (Seyfi Satmaz) ile kaçar. Çünkü Nuri iyidir, temizdir,koruyucudur.

Doç. Dr. Nurhan Tekerek’in ‘Batı Tiyatrosuyla Geleneksel Tiyatromuzu Birleştirme Çabalarından İki Örnek: Eşeğin Gölgesi, Şahları da Vururlar’ tezinde şöyle denmektedir: ‘Geleneksel Türk Tiyatrosuyla Açık Biçim – Göstermeci Tiyatro’nun ortak özelliklerinden yola çıkılarak oluşturulan çağdaş oyunlarda, toplumun ekonomik – politik – sosyal panoraması sergilenirken, yönetenler ve yönetilenler bağlamında sistemin aksayan yönleri, toplumsal yergi yoluyla eleştirilir. Bu eleştiri de, Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun çağdaş tiyatroyla da buluşan; Soyutlama, Gevşek Doku – Parçalı Yapı, Tiyatrosallık, Oyunsuluk, Tip Boyutunda Kişileştirme, İron – Grotesk – Fantezinin kullanımıyla sağlanan anlatım zenginliği, Hareket ve Dil Güldürüsü, Müzik ve Dans, en aza indirgenmiş dekor; zaman ve uzamda sıçramalar ve tüm bunlara eşlik eden Eğlence Atmosferi gibi özelliklerden yararlanılarak yapılır.’

Gerçekten de oyunda toplumun sosyal panoraması; tam bir köy yaşantısı sözkonusudur, para ve güç savaşı vardır.
Yöneten ve yönetilenler bağlamında sistemin aksayan yönleri; Lokman’ın muhtarı kandırarak,karşılında korunacağını vaat ederek köye ebe getirtmesi gibi.
Hareket ve Dil Güldürüsü; oyunun belli bir tempoda devam etmesi, hareket anlamında aksayan yönlerinin olmaması ve önemli bir araç olarak dilin kullanılması gibi.
İroni kullanımı; toplumumuzun şu anki yapısıyla ilişkilendirilerek aksamalar, dinin bir araç olarak kullanılması vb. ironik bir dille anlatılmıştır.

Ve tüm bunlar köy insanının trajedisi içerisinde, güldürü unsurları kullanılarak yapılmış.
Oyunda en çok takdir ettiğim nokta aslında olması gereken fakat pek uygulanmayan,güldürü unsurunun seyirciyi daha da güldürme amaçlı kullanılmayıp ya da olayı şov boyutuna getirmeden, olması gerektiği gibi uygulanmasıydı.

Ayrıca oyun 4 farklı mekandan oluşuyordu; sahnenin sağına yerleştirilmiş Lokman’ın evi, solda Iraz’ın evi, günlük işlerini gerçekleştirdikleri (bulgur dövmek gibi) mekan; sahne ortası ve sokak, arka geri bölüm..

Son olarak şunu söylemeliyim ki; özellikle Antalya Büyükşehir Belediye Tiyatrosu’nun açtığı kurslarda eğitim verdiği oyuncuları ve konservatuar mezunu fakat, bir çalışma içerisinde olamayan insanları da kadroya alması gerektiğini düşünüyorum. Böylelikle her sene hemen hemen aynı oyunlar sahnelenmeyecek, birçok kuramsal çalışmalar içerisine girilecek ve zihinleri zorlayan oyunlar sahnelenecektir. Şu anki kadroyu tenzih ederek söylüyorum, çünkü biliyorum ki bu işler biraz karmaşık…


İyi Seyirler….


Hiç yorum yok: